30 Haziran 2014'te başlayacak olan "Tercih veTanıtım Günleri" için hazırlıklarımız tüm hızıyla devam ediyor.
İKBU’da Tercih ve Tanıtım Günleri 30 Haziran’da Başlıyor.
Tanıtım ve tercih günleri süresince, İKBU’yu ziyaret edecek olan aday öğrenciler tercihlerini, rehber öğretmenler ve tercih robotu eşliğinde rahatlıkla ve güvenli bir şekilde yapabilecekler.
Tanıtım alanında 7 fakülte ve bir Meslek Yüksekokulunun akademik temsilcilerinden, seçecekleri fakülteler ve meslekler hakkında ayrıntılı bilgi alabilecekler.
Aday öğrenciler ayrıca, konaklama, burslar, ücretler, kontenjanlar, sosyal imkanlar, öğrenci kulüpleri, ulaşım gibi konularda da bilgi sahibi olabilecekler.
Son olarak İKBU gönüllü öğrencileri rehberliğinde yapacakları okul turu ile kampüsü gezerek, fiziki imkanları yerinde görme imkanı bulacaklar.
29 Mayıs 2014 Perşembe
Basın Haberleri 29 Mayıs 2014
Fen- Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr.
Banu Kavaklı Birdal’ın görüşleri Habertürk Polemik sayfasında yer aldı.
İİBF Öğretim Üyesi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hayri
Kozanoğlu’nun görüşleri ise Birgün gazetesinde yayınlandı.
BASIN
HABERLERİ
29.05.2014
|
HABERTÜRK
|
1
|
|
29.05.2014
|
BİRGÜN
|
5
|
|
29.05.2014
|
TÜNAYDIN
|
9
|
Prof. Dr. Emre Alkin'in Günlük Ekonomi Raporu
Gündeme damga vuran sıcak tartışmaları bir kenara bırakıp
piyasalara dönmek gerekiyor. Özellikle hisse senedi piyasalarında bizi
hareketli günler bekliyor. Hatırı sayılır tecrübeye sahip bir piyasa uzmanı,
"şartlar ne olursa olsun bu çıkış dalgası tamamlanacak" şeklinde bir
uyarıda bulunuyor. Yani bir sonraki dalga düzeltme dalgası olacağı için, şimdi
"üçincü dalga" adı verilen çıkış tamamlanana kadar BIST'in kendini
bırakmayacağını anlıyoruz.
Elbette "hele bir düşsün de öyle alırız" diyenlerin
sabırsızlanmaya başladığının da altını çizmeliyiz. Ancak, bu dalga sona erene
kadar bekleyecekler. Burada da direnç noktaları belli ve 81.000 seviyesi Çin
Seddi gibi duruyor yatırımcıların karşısında.
Dolar/TL'ye göz atarsak : Daha önce 2.06-2.07 seviyesine kadar
esneyen Dolar kurunun önünde 2.10 ve 2.12 dirençleri olduğunu söyleyen uzmanlar
var. Gerçekten de bu seviyelerde zorlanmalar oluyor. Ancak bu dirençlerin
kırıldığı durumda Dolar/TL'nin 2.15-2.20 seviyelerine yerleşme ihtimali her
zaman var. Bu sebeple yatırımcıların uyanık olması gerekir.
"Uyanık olmak" derken elbette akılımıza Altın geliyor.
"Yükseldi, yükselecek" yorumlarına rağmen buradan sürekli uyarıda
bulunduğumuz Altın gerilemeye devam ediyor. Dolar/TL' nin güçlü seyretmesi
sayesinde şimdiye kadar 80 TL üzerinde tutunabilen Gram ALTIN, yerli
yatırımcıyı bu yıl en çok üzenlerin başında geliyor. Altının ons fiyatının
düşüş hızından daha yüksek oranda Dolar/TL'de artış umarak bekemenin ne zor
birşey olduğunu takdirlerinize sunuyorum.
28 Mayıs 2014 Çarşamba
Prof. Dr. Emre Alkin'in Günlük Ekonomi Raporu
Felsefi
düzeyde başlayan tartışma, şiddetlenerek artıyor. Dün Başbakan ERDOĞAN batı
demokrasilerinde eşine pek rastlanmayan bir çıkış yaptı. Merkez Bankası'nı son
derece sert bir üslupla eleştirdi. Daha önce faiz artışına "ben karşıyım
ama Merkez Bankası özerk, yapacak bir şey yok" diyen Başbakan bu sefer
"yapacak bir şeyler var" manasına gelen söylemlerde bulundu.
Eleştirilerin
merkezinde şu tartışma yatıyor: "Faiz enflasyon mu yaratıyor, yoksa
enflasyonu mu durduruyor ?". Enflasyon maliyet ve talep unsularının ayrı
ayrı ya da beraber çalışarak ürettiği bir sonuç. Faiz de elbette maliyetlerin
içinde önemli bir kalem haline geldi günümüzde. Diğer taraftan aşırı ısınan
ekonomiyi dizginlemek için yükselen enflasyona karşı kullanılam bir silah da
olabiliyor.
Bundan
başka, bir ülkede kambiyo rejimi liberal ise, döviz kaçışını önlemek için
kullanılan bir emniyet aracı da olabiliyor faiz. Uluslararası kuruluşlar böyle
durumda Merkez Bankaları tarafından faizlerin acilen yükseltilmesini
"basiretli ve yerinde adımlar" olarak değerlendiriyor. Yukarıda
bahsedilenleri toparladığımızda, faizi yükseltmek "camı kır düğmeye
bas" işlemi olarak nitelendirilebilir.
Başbakan'ın
"faizi yükselttiler ama fark etmedi, enflasyon yükselmeye devam etti"
eleştirisini de değerlendirmek gerekiyor. Her şeyden önce, TCMB faizi
enflasyonu frenlemek için değil, sermaye kaçışını önlemek için yükseltti.
Elbette döviz kurları hızla yükselirken maliyetleri de artırıyor ve enflasyonu
yükseltiyordu. Ancak birinci öncelik, sermaye kaçışını önlemek, bu sayede döviz
kurlarını yatıştırmaktı. Bu sebeple faiz yükseltmenin enflasyonu durdurmak
amaçlı yapıldığı yorumuna katılmak mümkün değil.
"Zaten
ne zaman tutturdunuz ki enflasyon hedefini ?" çıkışı da özünde haklı bir
şikayeti barındırsa da, enflasyonun yükselmesinden sorumlu olmayan bir kurumun
düşürülmesinden de tek başına sorumlu olmayacağını belirtmek gerekiyor. Burada
TCMB'nin yaptığı tek hata yıllar önce kanununa "fiyat istikrarını sağlama
görevini" eklemiş olması. Halbuki fiyat istikrarı birçok unsurun devreye
girmesiyle sağlanabilir. Merkez Bankası bunu tek başına sağlayacak güçte değil.
Aslına bakarsak hiçbir Merkez Bankasının elinde böyle bir güç yok.
27 Mayıs 2014 Salı
Prof. Dr. Emre Alkin'in Günlük Ekonomi Raporu
Her sabah yazdığımız raporlarda döviz kurlarının, faizlerin, hisse senetlerinin ve gayri menkullerin değerleriyle ilgili değişimleri, makro ekonomik verileri ve gelecek ile ilgili beklentileri paylaşıyoruz.
Ancak zaman zaman da, "büyüme" ile ilgili yorumlar kadar, "kalkınma" için neyin gerektiğini de yazmamız gerekiyor. Daron ACEMOĞLU ve James A. ROBINSON imzalı "Ulusların Düşüşü" adlı kitapta belki de yüzlerce sayfada anlatılabilecek bir tarif sadece üç sayfada basitçe anlatılmış.
Tam ortasından ABD-Meksika sınırı ile bölünmüş bir şehrin, Meksika tarafında kalan kısmıyla ABD tarafında kalan kısmının yaşam, ekonomi ve politika açısından büyük farklılıkları gösterdiği anlatılıyor kitabın en başında. Yaşayan kişiler aynı kökten geliyor, solunan hava aynı ama kişi başına düşen gelir, hastalık ve ölüm oranları, iş gücüne katılım ve işsizlik ile ilgili veriler birbirine taban tabana zıtlıklar içeriyor. Kitap okumaktan sıkılan insanların bile kitabın hemen başındaki üç sayfayı okuması gerekir diye düşünüyoruz.
Özetle, demokrasi, insan hakları, anayasal kurumların özerkliği, hukukun üstünlüğü, hesap verebilme hangi tarafta yüksek seviyede seyrediyorsa orada "kalkınma" olmuş. Ekonomiyi büyütmek kolay, önemli olan "kalkınmayı" sağlamak. Bunun yolu da her şeyin "en büyüğünü" ya da "en yükseğini" yapmaktan değil, vatandaşların ekonomik özgürlüklerini bunun üzerine de elbette siyasal özgürlüklerini en üst düzeye çıkarmaktan geçiyor. Bunu yapmadıktan sonra ortaya konan tom "mega projeler" sadece ülkenin kaynaklarını verimsiz şekilde kullanmanın bir başka metodu olarak nitelendirilebilir.
Dün Ankara'dan Merkez Bankası'na yönelik sert eleştirilerin geldiğine şahit olduk. Merkez Bankasının vaktinden önce siyasi baskıyı azaltmak için yaptığı faiz indiriminin amacına ulaşmamış olduğu görülüyor. Ne kredi derecelendirme kuruluşları ne de siyasi iktidar bu hamleden hoşlanmadı. Kredi derecelendirme kuruluşları indirimi "yersiz", siyasi iktidar ise "yetersiz" olarak değerlendirdi.
Buradan anlaşılan şu ki, önünde sonunda kimsenin hoşnut olmayacağı bir karar alınacaksa, "doğru" kararı almakta fayda var. Aksi taktirde "popüler" olmak için verilmiş bir karar sizi herkesin gözünde "antipatik" bir hale getirebiliyor.
Buna dikkat etmek Dolar/TL, BIST, Faiz ya da gayrimenkulden milyonlar kazanmaktan daha önemli bir yatırımdır diye düşünüyoruz.
Ancak zaman zaman da, "büyüme" ile ilgili yorumlar kadar, "kalkınma" için neyin gerektiğini de yazmamız gerekiyor. Daron ACEMOĞLU ve James A. ROBINSON imzalı "Ulusların Düşüşü" adlı kitapta belki de yüzlerce sayfada anlatılabilecek bir tarif sadece üç sayfada basitçe anlatılmış.
Tam ortasından ABD-Meksika sınırı ile bölünmüş bir şehrin, Meksika tarafında kalan kısmıyla ABD tarafında kalan kısmının yaşam, ekonomi ve politika açısından büyük farklılıkları gösterdiği anlatılıyor kitabın en başında. Yaşayan kişiler aynı kökten geliyor, solunan hava aynı ama kişi başına düşen gelir, hastalık ve ölüm oranları, iş gücüne katılım ve işsizlik ile ilgili veriler birbirine taban tabana zıtlıklar içeriyor. Kitap okumaktan sıkılan insanların bile kitabın hemen başındaki üç sayfayı okuması gerekir diye düşünüyoruz.
Özetle, demokrasi, insan hakları, anayasal kurumların özerkliği, hukukun üstünlüğü, hesap verebilme hangi tarafta yüksek seviyede seyrediyorsa orada "kalkınma" olmuş. Ekonomiyi büyütmek kolay, önemli olan "kalkınmayı" sağlamak. Bunun yolu da her şeyin "en büyüğünü" ya da "en yükseğini" yapmaktan değil, vatandaşların ekonomik özgürlüklerini bunun üzerine de elbette siyasal özgürlüklerini en üst düzeye çıkarmaktan geçiyor. Bunu yapmadıktan sonra ortaya konan tom "mega projeler" sadece ülkenin kaynaklarını verimsiz şekilde kullanmanın bir başka metodu olarak nitelendirilebilir.
Dün Ankara'dan Merkez Bankası'na yönelik sert eleştirilerin geldiğine şahit olduk. Merkez Bankasının vaktinden önce siyasi baskıyı azaltmak için yaptığı faiz indiriminin amacına ulaşmamış olduğu görülüyor. Ne kredi derecelendirme kuruluşları ne de siyasi iktidar bu hamleden hoşlanmadı. Kredi derecelendirme kuruluşları indirimi "yersiz", siyasi iktidar ise "yetersiz" olarak değerlendirdi.
Buradan anlaşılan şu ki, önünde sonunda kimsenin hoşnut olmayacağı bir karar alınacaksa, "doğru" kararı almakta fayda var. Aksi taktirde "popüler" olmak için verilmiş bir karar sizi herkesin gözünde "antipatik" bir hale getirebiliyor.
Buna dikkat etmek Dolar/TL, BIST, Faiz ya da gayrimenkulden milyonlar kazanmaktan daha önemli bir yatırımdır diye düşünüyoruz.
26 Mayıs 2014 Pazartesi
Basın Haberleri 26 Mayıs 2014
24.05.2014
|
GÜNBOYU
|
10
|
|
25.05.2014
|
DOKUZ SÜTUN
|
2
|
|
25.05.2014
|
İSTANBUL
|
12
|
|
26.05.2014
|
HÜRRİYET DAILY NEWS
|
5
|
|
26.05.2014
|
İSTANBUL
|
12
|
25 Mayıs 2014 Pazar
Prof. Dr. Emre Alkin'in Günlük Ekonomi Raporu
Merkez
Bankası'nın politika faizlerinde yaptığı indirim piyasa tarafından farklı kredi
derecelendirme kuruluşları tarafından farklı algılandı.
Geçen
hafta bir kuruluştan gelen "büyüme yavaşlarsa kredi notunu negatif
etkiler" açıklamasından sonra bir başka kuruluştan da "enflasyon çift
heneye giderken yapılan faiz indirimi anlaşılamadı" açıklaması geldi. Bir
de "cari açık ve kredi büyümesi devam ederse notu kırarız" uyarısı
eklendi.
Başa
dönüp bir kere daha durumu değerlendirelim:
1.
Merkez Bankası büyüme ile ilgili bazı sıkıntıları görüp politika faizlerinde
indirime gitmiş olabilir
2.
Merkez Bankası enflasyonun önümüzdeki aylarda baz etkisi sebebiyle düşeceğini
tahmin ederek yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde piyasalardaki
tansiyonu indirmek için hızlı hareket etmiş olabilir.
3.
Merkez Bankası yukarıda bahsedilenlerin tamamını da gözeterek böyle bir hamle
yapmış olabilir.
Yukarıda
sayılan 3 adet motif de kredi derecelendirme kuruluşları tarafından
"riskli " olarak kabul edilebilir. Ne olursa olsun Merkez Bankası net
bir tavır ortaya koymamakta ve sürekli "acaba şu sebeple mi yaptı"
diye düşündürmektedir. Daha önce TCMB'nin yaptığı hamlelerin uzun vadeli
başarı getirmediği ve günü kurtarmaya yönelik olduğu görüldüğü için de,
kredibilite sorunu yaşamaktadır.
Buna
rağmen Türk Para ve Sermaye Piyasalarında bir panik havası yok. Ancak, işlem
yapma heveslisini de bulabilmek kolay değil. Bu sebeple Bono/tahvil faizlerinde
gerileme kurlarda da destek seviyelerine doğru gevşeme oluyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)